Hakkımızda

HİTİT ÜNİVERSİTESİ

HİTİT UYGARLIĞI UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ




Hitit Üniversitesi, dünyada eski bir uygarlığın adını alarak kurulan ilk ve tek üniversitedir. Adını aldığı Hitit Uygarlığının günümüzde tanınması, tanıtılması ve onlar tarafından bizlere bırakılan zengin tarihi ve arkeolojik materyallerin korunarak gelecek nesillere aktarılabilmesi temel amacıyla, Hitit Üniversitesi bünyesinde 6 Şubat 2011 tarihinde kurulan Hitit Uygarlığı Uygulama ve Araştırma Merkezi çalışmalarına Hitit Üniversitesi Rektörü Reha Metin ALKAN’ın yüksek himayelerinde devam etmektedir.

Merkezimizin asıl amacı; Hitit Uygarlığı ve Hitit Uygarlığını etkileyen komşu kültürler (Assur, Mısır, Luvi, Pala, Hurri vb.) ile ilgili disiplinler arası araştırmalar ve projeler yapılmasını ve bu çalışmalar ışığında bir Anadolu Uygarlığı olan Hititlerin ve onunla etkileşim halinde olan yukarıda saydığımız diğer kültürlerin ulusal ve uluslararası çevrede daha geniş halk kitleleri tarafından bilinmesini ve daha iyi tanınmasını sağlamak onlar tarafından bizlere bırakılan zengin tarihi ve arkeolojik malzemeyi koruyarak gelecek nesillere aktarılabilmesi için bilimsel çalışmalar yapmak ve tarihsel mirasın korunması ve kollanması hususunda belirli bir toplumsal bilincin oluşmasına katkıda bulunmak ve özellikle Hititoloji sahasında nitelikli eleman ve uzman yetiştirilmesi ve istihdamı için çalışmalar yapmak; bu çalışmalar ışığında ulusal kültür politikamızın oluşturulmasına katkıda bulunmaktır.

 

Merkezimizin Faaliyetleri arasında;       

    

  • Hitit Uygarlık tarihine ışık tutmak Hititoloji, Hitit Tarihi ve Arkeolojisi çalışmalarının daha iyi bilinip tanıtılabilmesi doğrultusunda, Hitit tabletleri ışığında çalışmalar yapmak, kazı, araştırma, eğitim, yayım ve uygulama faaliyetlerinde bulunmak,
  • Merkezin faaliyet konuları ile ilgili teknik eleman yetiştirmek amacıyla kurs, seminer ve benzeri eğitim faaliyetleri düzenlemek,
  • Hititoloji sahasında çalışan dünyadaki diğer üniversite, araştırma merkezi ve enstitülerle ortak projeler geliştirip işbirliği içine girmek
  • Hititoloji sahasıyla ilgili bilgi ve belge toplayarak bir arşiv ve ihtisas kitaplığı oluşturmak
  • Hititoloji, Hitit Tarihi ve Arkeolojisi konularında toplantılar düzenlemek, sergiler açmak
  • Hitit Uygarlığı ile ilgili çalışmalar yapan araştırmacılar için yurt içinde ve dışında burs ve diğer araştırma olanakları ile lisansüstü öğretim olanaklarını araştırmak ve destek olmak
  • Faaliyet alanı ile ilgili bir müze kurmak ve müzenin geliştirilmesinde özel ve resmi kurumlarla işbirliği yapmak
  • Hitit Üniversitesindeki araştırmacıların Hititoloji, Hitit Tarihi ve Arkeolojisi ya da benzeri alanlarda yaptıkları her türlü çalışmanın koordinasyonunu sağlamak, tanıtımını yapmak ve veri bankası oluşturmak.
  • Yurt içi ve yurt dışında Hititoloji ve Hitit tarihi ve Arkeolojisi bilim dalında Türk bilim adamlarının yayın yapmasını teşvik etmek,
  • Bilimsel ve teknik faaliyetler konusunda iletişimi sağlamak ve ulaşılan bilimsel sonuçları duyurmak amacıyla konuyla ilgili bir internet sitesi oluşturmak; değerlendirme raporu, bülten, dergi, kitap ve benzeri yayınlar yapmak.
  • Yurtiçi ve Yurtdışında Hititoloji, Hitit tarihi ve Arkeolojisi bilim dallarında çalışmalar yapan bilim adamlarının ve uzmanlarının Hitit Üniversitesi’nde seminer ve konferans ve eğitim verebilmesi için gerekli organizasyonları yapmak

 

HİTİT UYGARLIĞI VE BAŞ ŞEHİRLERİ

 

HATTUŞAŞ (BOĞAZKÖY)

 

Akdeniz havzası içerisinde yer alıp da Türkiye kadar yüksek ve özgün kültürlere ev sahipliği yapmış çok az ülke vardır. Yunanistan’da sadece Miken ve Hellen, İtalya’da Etrüsk ve Roma, Mısır’da sadece Eski Mısır, Mezopotamya’da ise Sümer, Babil ve Asur uygarlıkları varken, Anadolu’da aynı zaman dilimi içerisinde bu kültürlerin sayısı düzinelerle bile ölçülemez. Anadolu toprakları, “Hititler” gibi ülkenin bir çok alanlarına yayılmış evrensel, ama sadece Anadolu’ya özgü bir kültürün nesnel ve yazılı kalıntılarını barındırdığı için diğer ülkelerden ayrılmaktadır.

M.Ö. 2. binin başlarında Anadolu’ya gelen, yaklaşık M. Ö. 1650’lerde bir devlet kuran ve M.Ö. 1200’lerdeki yıkılışına kadar olan süreçte Yakın Doğu’nun büyük güçleri arasında yer alan ve Mısır ve Asur ile de çağdaş bir uygarlık yaratan kavime “Hititler” adı verilir. Bu yeni devletin çekirdeğinin, başkentinin ve diğer birçok buluntu yerinin Çorum ili içerisinde yer alması bölgemiz için büyük bir şanstır. Kendine has buluntu veren bu merkezlerin başında Hattuşa (Boğazkale), Şapinuva (Ortaköy), Alacahöyük, Nerik (Oymaağaç), Kuşaklıhöyük (Şarişşa), Eskiyapar, Hüseyin Dede ve Yörüklü sayılabilir. Daha bir çok ören yeri de ya kazılmayı ya da keşfedilmeyi bekler. Yine aynı şekilde Hitit çivi yazılı tabletlerinin büyük çoğunluğu Hattuşa (Boğazkale) ve Şapinuva’da (Ortaköy) yapılan kazılar sonucunda ele geçmiştir ve bu tabletler Çorum ve Boğazkale müzelerinin koleksiyonlarında yer alır.

Hititlerin başkenti Hattuşaş, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde bulunan 11 yerden biridir. Hattuşa, 1834 yılında Fransız mimar Charles Texier tarafından keşfedilmiştir. Kentte ele geçen Hitit arşivi, başkent Hattuşaş ve burada siyasi hüküm süren kral ve kraliçeler ve Hitit Devleti hakkında çok önemli bilgiler vermektedir.

Hattuşa’nın kayalarla çevrili ve oldukça korunaklı bir konumu vardı. Kültürel açıdan zengin ve stratejik olarak önemli bir noktada bulunuyordu. Hititlerin ilk lideri Anitta’nın lanetine aldırmayarak, Hattuşa kentini yeniden iskan eden I. Hattuşili, adını da bu kentten almıştır.

Hattuşa’nın, Anadolu kültür tarihindeki konumu, başkent oluşundan dolayı imparatorluğun gelişimi ve önemiyle paraleldir. Hattuşa, M.Ö. 14. ve 13. yüzyıllarda yaklaşık olarak 6 km. uzunluğunda yüksek kulelerle desteklenen surlarla kaplı ve İmparatorluğun hem idari başkenti hem de dini merkeziydi. Hitit metinlerinde Hattuşa Ülkesinden ‘Bin Tanrılı Ülke’ olarak söz edilmektedir.


BOĞAZKALE’NİN KISA TARİHÇESİ

Hitit döneminden kalma eşsiz tarihi kalıntılar ve arkeolojik zenginliklerle yoğrulmuş Boğazkale coğrafyası, Hitit Uygarlığından sonraki Frig, Hellenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde de yerleşim görmüştür. 16. Yüzyılda Dulkadiroğulları Beyliği’nin dağılması ile birlikte bu beyliğe mensup ailelerden bir kısmı göç ederek bölgeye yerleşmişlerdir. Söz konusu bölge köklü bir geçmişe sahip olması nedeniyle diğer kentlerden de zamanla göç almıştır. Daha önceki ismi Boğazköy Nahiyesi ken 1987 yılında ilçe statüsüne kavuşmuş ve coğrafi açıdan boğaz olarak adlandırılan bir yerde olması ve Hattuşa ören yerinde bulunan Büyükkale’den esinlenerek “Boğazkale” olarak adlandırılmıştır.

 

ORTAKÖY-ŞAPİNUVA KAZISI

Ortaköy Hitit şehri, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izinleri ile Prof. Dr. Aygül Süel ve Dr. Mustafa Süel başkanlığında yürütülen yüzey araştırması proje çalışmaları kapsamında keşfedilmiştir. Bu ören yerinde, 1990 yılında Prof. Dr. Aygül Süel’in bilimsel başkanlığında kurtarma kazısı olarak başlayan kazı çalışmaları, 1992-2018 yılları arasında, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izinleriyle, Ankara Üniversitesi adına bir bilim heyeti tarafından Prof. Dr. Aygül Süel ve Dr. Mustafa Süel başkanlığında yürütülmüştür. 2019 yılından itibaren ise kazı çalışmaları Kültür ve Turizm Bakanlığının izinleriyle, Hitit Üniversitesi adına bir bilim heyeti tarafından Prof.Dr. Aygül Süel başkanlığında yürütülecektir.

Ortaköy Hitit şehri, Çorum İl merkezinin 53 km güneydoğusunda bulunan Ortaköy İlçe merkezinin 3 km güneybatısında yer almaktadır.

Çağındaki adının Şapinuva olduğunu tespit ettiğimiz bu şehir Hitit Devletinin bir diğer başkentidir. Anadolunun Hitit çağına ait keşfedilen, Boğazköyden sonra ikinci büyük çivi yazılı arşivi Ortaköy Arşividir. Ele geçen dört bini aşkın tablet ve tablet parçası Hititçe, Hurrice, Hattice, Akatça gibi çeşitli dillerde yazılmıştır. İdari, dini, fal gibi çeşitli konuları içeren tabletler, bir kraliyet arşivine aittir.

M.Ö.14. yüzyıl başlarında, Şapinuva’da hüküm süren Büyük Kral II. Tuthaliya ve Kraliçe Taduhepa çiftidir. Şapinuva Şehri’nin M.Ö.13. yüzyılda Büyük Kral II. Murşili tarafından da kullanıldığı belgelerden bilinmektedir. Bu da, idari bölgesinde yer alan şehirlerle oldukça geniş bir coğrafyaya yayılan bu Hitit Şehri’nin sadece Orta Hitit döneminde değil,  uzun bir zaman iskan edilmiş olduğunu göstermektedir.                 

Ortaköy Hitit Şehri, kuzeybatıdan güneydoğu istikametine alçalan bir plato üzerinde yer almaktadır. Hititler bu bölgeye geldiklerinde mevcut köylere yerleşmemişler, araziyi teraslayıp düzelterek bu büyük şehri kurmuşlardır. Yukarıdaki teraslarda daha çok idari yapıların olduğu gözlenmektedir. Şehir batı yönünde tepelere dayanmaktadır. Bu tepeler üzerinde de dini ve askeri yapılara ait olması muhtemel yaygın mimari izlere rastlamaktayız.

Kelkit-Yeşilırmak vadisi boyunca doğu-batı yönündeki ticaret yolu, bu şehrin önünden geçerek Orta Anadoluya ulaşmaktadır. Hareketli ve ekonomiyi zenginleştirecek bir trafiğe sahip bu yol üzerinde çok önemli bir noktada yer alan Hitit şehri Şapinuva, böylece çok önemli ticari özelliğini kazanmış bulunmaktadır.

            Şapinuva, Hitit dünyası için çok özel olan arınma ritüellerin yazıldığı önemli bir dini merkezdir. Bu husus Şapinuva’ya kutsanmış önemli ve vazgeçilmez dini bir şehir kimliği kazandırmıştır. Ortaköy’de bugüne kadar yapılan kazılarda idari, ticari ve dini özellikler taşıyan birçok yapı keşfedilmiş ve bilim dünyasına tanıtılmıştır. Açığa çıkarılan anıtsal yapılar koruma altına alınmaktadır. Bu büyük şehirde şehrin yayılımını da gösterecek olan Jeofizik çalışmaları yapılmaktadır.

 

Bu güne kadar kazı çalışmaları iki ayrı bölgede yürütülmüştür.

Tepelerarası bölgesinde şehrin hemen hemen en hakim noktasında yer alan ‘A’ binasının temellerinde kireçtaşı ve kumtaşından büyük bloklar kullanılmıştır. Hitit çağına ait en zengin tablet arşivlerinden biri bu yapıda açığa çıkarılmıştır (3500 civarı) . ‘A’ binasının şu an için 5 bin dönüm bir yeri kazılmıştır. Binanın kuzeyinde ve güneyinde çevirme duvarları tespit edilmiştir. Yeni yapılan kazılar ‘A’ binasının büyük bir komplekse sahip olduğunu göstermektedir. Devam eden kazı çalışmaları ile, bu bina ile ilişkili diğer yapılar, yollar açığa çıkarılmaktadır. 1200 m2 lik bir alanda yer alan ‘B’ yapısının temel duvarlarının üzerinde 110 cm genişliğinde kerpiç duvarlar yükselmekte ve bu kerpiç duvarlarda 3-4 cm kalınlıkta sıvaya rastlanmaktadır. Ayrıca bu yapıda yiyecek ve içecek için kullanılmış çok sayıda büyük küpler yer almaktadır.  C ve D yapıları önemli dini yapılardır. Bu bölgede E, F, G alanlarında da kazılar devam etmektedir. Bu yapıların yer aldığı bölgeyi çeviren sur duvarlarının 75 mlik bir bölümü açığa çıkarılmıştır.

Ağılönü bölgesi, Şapinuva şehrinde ritüel amaçlı olarak düzenlenmiş bir alandır. Burası şehrin hâkim bir noktasıdır. Şehrin akropolü diyebileceğimiz Tepelerarası Bölgesi ile aynı yükseklikte olup, arada bir kuru dere yatağı bulunmaktadır. Bu husus, bugün Anadolu’da ibadet yerlerinin, mezarlıkların, şehirlerin hâkim noktalara yerleştirilmesi geleneğinin o tarihte de mevcut olduğunu düşündürmektedir. Ayrıca kutsal bir alanın ayakaltında olmamasına da dikkat edilmiş ve üç tarafı derin sel yarıkları ile çevrili yarım ada görünümlü bu alan seçilmiş olmalıdır.

 Şapinuva-Ağılönü bölgesinde 2 bin m2ye aşkın büyüklükte bir taş döşem açığa çıkarılmıştır. Bu taş döşemin kuzey sınırında, içi moloz doldurulmuş bir kanal mevcut iken, diğer üç yönünde kuvvetli taş yapılanmanın kullanıldığı bir istinat sistemi söz konusudur. Burası anıtsal ölçekte taş döşeli bir alandır. 100 x 20 m ölçülerindeki bu alanda özel hazırlanmış kırma taş malzeme, katlar halinde döşenerek, aralarında yaklaşık 10-15 cm kalınlığında özel kil harç ile yerleştirilmişlerdir. Bu yapı, binlerce yıl süren tahribata rağmen 12 sıra halinde günümüze ulaşabilmiştir. Bu yapıt, ilk çağlarda Anadolu’da yapılmış en önemli ve abidevi yapıtlardan biridir. Anadolu’nun en büyük abidelerinden biri olan bu taş döşemin hemen önünde tanrılara sunu yapılan kurban çukurları son derece önemli arkeolojik keşiflerden birisidir.

Taş döşemin güney-doğusundan başlayarak Ağılönü bölgesinin Doğu kenarı boyunca kuzeyden başlayarak bina 3-4, bina 5, bina 6, bina 7, bina 1-2, ve Ayrıca güneyde ve batıda önceki yıllarda keşfedilen yapılar açığa çıkarılmıştır. Çivi yazı metinlerde kurban çukurlarının bulunduğu alanı çevreleyen É (ev, yapı) determinatifi ile belirtilen birçok yapının varlığı ve kurban alanına bu yapılardan girildiği bilinmektedir. Ağılönünde bulunan bu yapılar çivi yazılı metinlerin arkeolojik delilleridir.

Hitit devletinin başkenti olan Şapinuva’da yürütülen kazılarda son yılların en önemli keşiflerinden biri yapılmıştır. Bilim dünyasının dikkatini çeken bu kurban çukurların çalışmaları ve kazıları devam etmektedir.

Taş döşemden itibaren Ağılönü düzlüğünün sona erdiği güneye doğru olan bütün alanın kurban törenlerinde kullanıldığını görmekteyiz. Bölgede yürütülen kazı çalışmalarda bütün alanın hemen tamamında kurban çukurları keşfedilmiştir.

Hitit çiviyazılı metinlerinde, bir kısım törenlerde genellikle yeraltına doğru bir kapı olarak kabul edilen çukurlar açılmakta ve kuş, koyun, kuzu, domuz vs. gibi hayvanlar kurban edilmektedir. Hititoloji dünyasında, söz konusu bu çukurların arkeolojik kanıtının bulunmasının çok güç olduğunu düşünülmekte ise de,  açığa çıkarılan bu kurban çukurları ve kuş kurbanları ve yanmış olarak bulunan bu kuşlara ait tırnak gaga ve kemik kalıntıları bu ritüel metinlerin arkeolojik delilleridir.

Bilim adamları bu metinlerde anlatılan törenlerin arkeolojik kanıtlarının bulunamayacağı düşüncesinde olmalarına karşın, Şapinuva’da yapılan arkeolojik kazılar sonucu ele geçen, içinde oldukça fazla miktarda yanmış kuş kemiği bulunan kurban çukurlarının yorumlanması, Ortaköy arşivinde bu konudaki Hurrice tabletlerin incelenmesi ile sağlanmıştır. Bir kısım törenlerde genellikle yeraltına doğru bir kapı olarak kabul edilen çukurlar açılmakta ve kuş, koyun, kuzu, domuz vs. gibi hayvanlar kurban edilmektedir.  Ortaköy kazılarında açığa çıkarılan kurban çukurları bu metinlerin arkeolojik delilleridir.

Ağılönü’nde Orta açmalarda yapılan kazı çalışmaları, Ağılönü kutsal alanındaki kurban çukurlarının güneye inebildiği son noktalar tespit edilmiştir. Ayrıca bu kurban alanının etrafında yoğun bir yapılaşma olduğu ve yapılaşmanın uzun süre devam ettiği çeşitli nedenlerle bu yapıların ortadan kalkması durumunda derhal bu yapıların tekrar inşa edildiği görülmektedir.

Şapinuva şehrinin uzun yıllar başkent, bir başka deyişle büyük kralın ikamet ettiği ve devletin buradan yönetildiği bir şehir olması, devamlı bulundurulan önemli bir askeri güce sahip olması yanında, en önemli özelliği insanların günahlarından kurtulmak için, arınmanın sağlandığı bir dini merkez olmasıdır.  Bu özellik Şapinuva’yı vazgeçilmez bir kent haline getirmektedir. Bu şehir, Anadolu’da Hitit halkıyla beraber yaşayan Hurri, Luvi ve diğer halklar için de çok önemli olmalıdır. Zira Şapinuva şehri,  burada yazılan ve ülkenin her yerine ulaştırılan arınma duaları ve törenlerinin vazgeçilmez malzemesi kutsal suları ile ritüel dünyada çok önemli bir yere sahiptir. Şapinuva sadece Hitit devletinin bir başkenti değil, aynı zamanda Hitit dünyasının çok önemli bir dini merkezidir de. Zamanımızın Mekke’si, Kudüs’ü gibi.

II.Tuthaliya-Taduhepa çifti burada yaşamayı seçmişler, devleti buradan idare etmişlerdir. Bu kral çiftinin buraya yerleşmelerinde en büyük etkenin dini misyonlarını yerine getirmek olmalıdır. Bu gün için söylenecek en uygun tarif Ağılönü bölgesinin antik dünyanın en önemli kutsal alanlarından biri olduğu ve sağlayacağı çok önemli bilgilerle Hurri /Hitit dünyasını tanımamız ve bilinmezlerini çözmemizde çok güçlü ipucu vereceği gerçeğidir.

Tanrıları küstürmemek, onları memnun ederek cezalandırılmaktan kurtulmak Hitit insanı için en önemli görevdi.  Bunu sağlayabilmek için bir kısım ritüellerin yerine getirilmesi gerektiğine inanılmaktadır. Bu ritüellerde okunacak dualar, kullanılacak malzemeler yalnızca Şapinuva’dan sağlanabilmekte idi.  Herhalde bu törenlerin Şapinuva da yapılması en makbulü olmalıdır. Ağılönü’de bu törenlerin yerine getirildiği yerdir. Nerede ise 15 bin m2’ye yayılan kurban alanı bunun ispatıdır. Kurban çukurlarının açılması, örtülmesi, içinin düzenlenmesi, kurban hediyeleri çivi yazılı kaynaklarda anlatılmasına rağmen görsel olarak ispatı buradaki kazı çalışmaları sayesinde olmuştur. Bu kadar önemli başkaca bir sonuç Hitit ritüel alanının düzenlenmesinde dikkate alınan hususların görülebilmesidir.

Ortaköy-Şapinuva kazılarında mimari kalıntıların yanı sıra metal, seramik, taş vb. önemli ve birçoğu nadide küçük buluntular ele geçmiştir.

HIZLI ERİŞİM